İlk olarak 12 odalı olarak hizmete giren Casa Dell'Arte daha sonra hemen yan tarafına 38 oda daha ilave edilerek aile oteli olarak hizmete girmiş. 12 oda olan bu bölüm çocuksuz ailelere yönelik, daha sakin ve lüksü sevenler için. Otelin diğer tarafı ise ailelere yönelik ve bütün yaş gruplarına hitap eden sanat atölyeleri bulunmaktadır.
Kapıdan girer girmez sağ tarafta resepsiyon, devamında ise masmavi ve uzunlamasına bir havuzla karşılaşıyoruz.
Havuzun sağ ve sol taraflarında özgün sanat eserleri sergilenmekte, aynı zamanda beğendiğiniz bir eseri satın alabilmek mümkün. ( İrfan Onurmen, Özdemir Altan, Fikret Mualla, Nuri İyem, Markus Lupertz, Selma Gürbüz, Şahin Paksoy, Bedri Baykam gibi birbirinden değerli ressamların eserleri bulunmaktadır.)
Biraz daha ilerlediğimizde, yukardan sarkıtılmış büyük büyük taşlı avizelerin altından yürüyerek lobi bölümüne giriyoruz. Otelin hemen hemen her bölümünde özgün sanat eserleri bulunmakta.
Vizon renkli duvarlar, sarı varaklı ayna ve bekleme bölümü yapılarak tuvalete şık bir hava verilmiş.
Aksesuarlar sadece seçilmiş.
Dışarısı hasır oturma grubu ile tamamlanmış.
Antakya usulü Antiochia restorant, akşam deniz kenarında müşterilerine hizmet vermektedir. Antakya'nın tarihteki adının Antiochia olması ile adını buradan almış. Bence çok anlamlı ve güzel konulmuş bir isim. Ben yemeklerine bayıldım doğrusu. Özellikle dürümü müthiş. Mezelerden humusu, muammara, cevizli roka salatasını tavsiye ederim. Aynı zamanda diğer bir şubesi İstanbul'da Asmalı Mescit'de aynı lezzetleri tadabilmeniz mümkün.